Memur-Sen mutasyona mı uğruyor?
Memur-Sen Başkanı Sayın Ali Yalçın’ın önceki gün yayınlanan Kanal 42 canlı yayın programını seyredenler “Memur-Sen Mutasyon mu geçiriyor?” demekten kendilerini alamadılar. Kamuda sayıları 400 Bini geçen sözleşmeliler sanki taş devrinde kamuya alınmış da Memur-Sen’in haberi olmamış tavırları sergileyen Sayın Yalçın, konuyu izah etmekte ciddi güçlükler yaşadı. 3+1 kanunu çıkartılırken uyuyan Sayın Yalçın ve Konfederasyonu, şimdi kalkmış; “Bu kanun neden öncekilere uygulanmıyor?” serzenişinde bulunuyor. İyi de Sayın Yalçın! Bu kanunlar çıkartılırken siz ne yapıyordunuz? Neden gerekli tepkileri göstermediniz?
Bugüne kadar yapılan 5 toplu sözleşmenin üçünde hükumetle mutabakata vardıklarını, sadece ikisinde hükümetle mutabakata varamadıklarını anlatırken, sanki mutabakata vardıkları 3 toplu sözleşmeden kamu görevlilerine %20 zam almışlar gibi gereksiz bir algı oluşturmaktan da geri kalmadı Sayın Yalçın. %2,5 zam oranına gece saat 12.00’de imza atan ve böylece kamuoyunda “buçuk Ali” lakabına sebep olan sanki kendisi değilmiş gibi konuşuyordu Sayın Yalçın. Üstelik bu ayıbı örtmek veya kamu görevlilerine yutturmak için 258 kazanıma imza attıklarını ısrarla savunuyordu. Meğer kamu görevlilerinin ne kadar da kazanımı(!) olmuş ta bizim haberimiz olmamış.
Açıklanan enflasyon oranlarını önceden tahmin ettiklerini ve bu yüzden zam kararını hakem heyetine havale ettiklerini anlatırken, masada mutabakata vardıkları yüzlerce konunun nasıl elden uçtuğunu da kamu görevlilerine anlatmakta zorlandı Sayın Yalçın. Kırk yılın başında doğru bir iş yapmış ve hakem heyetine havale etmişti zam oranlarını. Ancak Sayın Yalçın’ın unuttuğu bir şey vardı: İlk 4 toplu sözleşmede zaten memuru masada satan konfederasyonun zam oranlarını 5’inci sözleşmede hakem heyetine götürmesi, kamu görevlilerince zaten samimi bulunmamış; konu “reklam kokan hareketler olarak” addedilmişti.
Sanki bugüne kadar yapılan 5 toplu sözleşmeyi başarılı bir şekilde yürütmüşler gibi Ağustos ayında yapılacak 6’ncı toplu sözleşme görüşmelerinin alt zeminini şimdiden kurgulayarak; “Esas siz beni Ağustos’ta görün, bakın nasıl pazarlık edeceğim?” masallarını şimdiden anlatmaya başladı Sayın Yalçın.
Hükümetin verdiği zammı vergiyle yani kepçeyle geri aldığını söyleyen Sayın Yalçın; “Vergi dilimi %15’te sabitlensin” diyerek ‘kepçeyle değil de bari kaşıkla verdiğinizi geri alınız’ şeklinde acemice bir açıklamaya imza atmıştır. Halbuki biz MİL-SEN Konfederasyonu olarak asgari ücret dahil tüm çalışanların ücretlerinden vergi alınmamasını savunuyoruz. Çünkü olması gereken budur. Aksi durumda zaten sağ cebine koyduğundan fazlasını sol cebinden almak olur.
Toplu sözleşme görüşmelerinde başarısız olmasını çok ilginç bir şekilde masada sağında ve solunda oturan ama yetkili olmayan konfederasyonlara bağlayan Sayın Yalçın’ın; “Hükümetle pazarlık ederken masada yalnız benim olmam gerekir, diğerlerini istemiyorum, çünkü onlar memura zam almak için değil Memur-Sen’i zor durumda bırakmak için masaya alınıyorlar” şeklindeki ifadeleri, programı seyredenleri adeta şok etti. Çünkü hem demokrasiyi savunuyor gözükeceksin hem de masada diğer sendikaları istemeyeceksin. Bu tutarsız ve çelişkili açıklamalar kamu görevlilerince tepkiyle karşılandı.
Meğer Sayın Ali Yalçın, 5 toplu sözleşmede aslında %25 gibi rakamlara imza atacakmış ama; sağına ve soluna oturan (KESK ve Kamu-Sen) diğer konfederasyonlar buna engel olmuşlarmış(!) Yersen tabi…!
En düşük memur maaşı ile asgari ücretli maaş farkının iyice daraldığını bu rakamın 1000 TL’ye kadar indiğini vurgulayan Sayın Yalçın, bunun müsebbibinin kendileri olduğunu unutmuş olacak ki; “Siz beni bir de Ağustos’ta 6’ncı toplu sözleşmede görün!” şeklinde artistik(!) hareketlere başvurması psikolojik algıya şimdiden başladığını göstermiştir.
Korkak ve sesi titrek olarak; “Biz hiçbir partinin yani Ak Partinin arka bahçesi değiliz” şeklindeki ifadesi, seyredenleri; “Memur-Sen mutasyon mu geçiriyor” düşüncesine sevk etmiştir. Herhangi bir siyasi partinin tekelini veya arka bahçeliğini kabul etmediğini ifade eden Sayın Yalçın’a soruyoruz; “Hayırdır, ne oldu? Daha düne kadar ‘biz Ak Partinin sendikasıyız, arkamızda reis var, hükumet var, bize üye olun tüm sorunlarınızı çözelim’ veya ‘sakın ha bizden istifa etmeyesiniz, arkamızda Ak Parti ve reis var, sizi perişan ederiz’ şeklindeki söylemler nerede kaldı?”
Kendinizi Ak Parti’den uzak bir konfederasyon olarak göstermenize sebep nedir acaba? Yoksa daha başka partiler mi buldunuz liman olarak sığınacağınız?
Bugüne kadar pazarlık masasında %2,5 veya 3’lere imza atmalarının gerekçesini oluştururken; “Ne yani, 28 Şubat gibi 5’li çete mi olaydık? Hükümeti düşürmek isteyenlerle beraber mi olaydık?” çıkışınız hiç inandırıcı bulunmadı Sayın Yalçın. Çünkü hiç kimse size 5’li çete olun demedi, sizden istenen tek şey adam gibi, korkmadan ve cesurca masada memurun hakkını savunmanız idi. Bunu da zaten yapamadınız.
Kanal 42 TV programında Sayın Ali Yalçın’ın iki de bir merhum Erbakan’ı anması, MGV’ye vurgu yapması gözlerden kaçmadı. Senelerce Erbakan’ı ve MGV’yi hatırlamayanların MİL-SEN’in çıkışından sonra hatırlamaya başlamaları da artık onları kurtaramayacaktır. MİL-SEN’in başarılı yükselişinden sonra Sayın Ali Yalçın’ın gardırobu açarak; “Nerde benim Milli Görüş veya MGV gömleğim? Getirin de giyineyim” şeklindeki reklam kokan hareketler artık çok geç kalınmış hareketlerdir.
Çünkü Merhum Erbakan hayatta olsaydı Sayın Ali Yalçın’a şöyle haykırırdı: “Bre gafil! İstanbul Sözleşmesi’ne neden ses çıkarmıyorsun? Bre gafil! Eş cinsel LGBTI dernekleri mantar gibi her il ve ilçede örgütlenirken, Eba Eyyup el-Ensari’nin dizinin dibinde ‘onursuz yürüyüşler’ tertiplenirken, neden ses çıkarmıyorsun? Bre gafil! Ahlaksız diziler, programlar ve sahnelerle milletimizin aile hayatı dinamitlenirken, neden ses çıkarmıyorsun? Bre gafil! Ben 54. Hükümette memura %50 zam vermişken, sen neden bu orana ulaşmak için ciddi gayretler göstermedin? Bre gafil! Manevi tahribatın had safhada olduğu bir dönemde, neden gerekli ikazları yapmadın, kamuoyu oluşturmadın ve iktidarı uyarmadın? Bre gafil! Ben Memur-Sen’i böyle olsun diye mi kurdurdum? Hadi yıkıl karşımdan!!! derdi rahmetli Erbakan.